20 Haziran 2014 Cuma

Nema-ye Nazdik (Yakın Plan/Close Up) / Suha Çalkıvik

 Abbas Kiarostami’nin gözbebeği: NEMA-YE NAZDİK (CLOSE-UP) 

Jean-Luc Godard“Sinema D.W. Griffith ile başlar, Kiarostami ile sona erer” derken, Martin Scorsese“O, sinemada sanatsal yaratıcılık düzeyinin doruk noktasıdır” diyerek İranlı usta yönetmene olan hayranlığını dile getirir.

Abbas Kiarostami’nin başyapıtlarından  ‘Nema-ye Nazdik’ (1990) (‘Close-Up’ yani ‘Yakın Plan’), yönetmenin filmografisi içinde ‘gözbebeğim’ diye andığı filmidir. 

Gündelik hayatta gerçek ile kurmacanın içiçe geçmesiyle Kiarostami'nin takıntısını da yakalamış oluruz. Ama bu, bizi hiç rahatsız etmez çünkü şefkatli bir takıntıdır onunki. Yoksul sinema tutkunu Hüseyin Sabzian, zengin yaşlı bir kadınla otobüste tanışır, kendisini MuhsinMahmelbaf (ünlü İranlı yönetmen) olarak tanıtır ve kadın bu ünlü yönetmeni ailesiyle tanıştırmak için evlerine davet eder. Hüseyin, yeni çekeceği filmine para yardımı yapmaları karşılığında aile üyelerinin bu filminde rol alabileceklerine onları ikna eder. Fakat varlıklı Ahankhah ailesi evlerini soyacağından şüphelenerek Hüseyin’i polise ihbar ederler. Hüseyin Sabzian tutuklanır, sorgulama ve mahkeme süreci başlar.

Filmde bu süreç, zekice kotarılmış ince bir anlatımla, olayda adı geçen gerçek kişiler de (SabzianAhankhah ailesi, hırslı gazete muhabiri, yönetmen Mahmelbaf ve Kiarostami’nin kendisi) ‘rol alarak’ belgesel havasında yeniden canlandırılır. Hatta dava sürecine bizzat katılmak için yargı organlarına başvuran Kiarostami’ye izin verilir ve sorgulama sahnelerinde yönetmeni de görürüz. Sabzian’ın bir suçlu mu yoksa bir akıl hastası mı olduğunu kendi içimizde tartışırken, Kiarostami bizi öykünün daha da derin noktalarına yöneltir. 

Öykü, başlarda saçma sapan görünse de sinema sanatına tutkuyla bağlı bu yoksul adamın, toplum içinde daha çok saygınlık kazanmak ve kendini daha değerli hissetmek için bu maceraya atıldığını hissetmeye başlarız. Yönetmen bizi sürekli, ‘aslında gerçek dediğimiz şey nedir?’ ‘kurmaca olanla gerçek olan nasıl ayırt edilir?’ sorgulamasına yöneltir. Gerçek duruşma çekimlerinde mahkeme salonuna kurulan iki kamera sayesinde, geniş açılı mercekle bir yandan mahkemenin genelini izlerken, öte yandan yakın plan çekimlerle de davanın psikolojik gerçeğinin derinliklerini yakalamamız sağlanmıştır. Sabzian’ın savunmasını yaparken heyecan içinde söylediği “bana dışarıdan baktığınızda sahtekar, dolandırıcı diyebilirsiniz ama aslında böyle biri değilim” cümlesinin onun yüreğinden çıktığını hissederiz.

Abbas Kiarostami, sıradan insanın içindeki saf güzellik ve iyilik duygularına tercüman olur bu filminde. Sinema sanatının tüm olanaklarını insana özgü değerlerin emrine verir. Onun sinemasında, insancıl bir yürek, sıcaklık, ferahlık veren bir sessizlik ve en önemlisi düşler egemendir. O yüzden 1990’ların en önemli sinemacısı olarak gösterilir.  

1997’de Cannes’da Altın Palmiye’yi kazandığı Taste of Cherry-Kirazın Tadı’nda da görürüz onun düş zenginliğini, 1999’da Venedik’te ödüllere boğulan The Wind Will  Carry Us-Rüzgar Bizi Sürükleyecek’ filminde de. Sahi, Abbas Bey ne demişti düşlerimize dair?  

"Hayal etmek belki de yaşamın en önemli unsuru. Hatta görmekten bile önemli. ‘Hayal etmek’ ve ‘görmek’ arasında tercih yapmak zorunda kalsaydım, hiç kuşkusuz hayal etmeyi seçerdim. Hayal gücü ve düşlerin, körlüğü daha katlanılabilir bir hale getirdiğine inanıyorum. Hayaller olmadan yaşamak zor olurdu. Öyleyse varolsun hayaller! İnsanın hayallerine erişmenin bir yolu olan sinema, işte kesinlikle bu nedenden dolayı takdiri hakeder... Kameranın ardında olanların çok daha olağanüstü, çok daha gerçek ve yaşama çok daha yakın olduğunu düşünüyorum."  

Meraklısına:
Columbia Üniversitesi’nden Prof. Hamid Dabaşi’nin ‘Close-upIranian CinemaPastPresentFuture’ (2001) adlı kapsamlı çalışması, 2004’te Agora Kitaplığı tarafından ‘İran Sineması’ adıyla yayımlanmıştı. Bu yayındaki titiz tercüme sayesinde, yönetmenin batı kaynaklarında Kiarostami olarak yazılan soyadını Kiyârüstemî şeklinde de okumamız  gerektiğini öğrendik.

(Bu yazı, CNBC-e Dergi’nin  Mart 2006 sayısında yayımlanmıştır.)
Suha Çalkıvik

http://web.itu.edu.tr/calkivik/nema.htm