STK’lar , gönüllülük esasıyla çalışmak üzere biraraya gelmiş
insanların resmi organlardan bağımsız olarak; sosyal, kültürel, hukuki ve diğer
başka çevresel amaçları doğrultusunda ortak eylem ve fiillerin
gerçekleştirildiği kuruluşlardır.
STK’lar resmi organlardan bağımsızdır. Bu bağımsızlık STK’lara
birbirinden farklı, geniş kitlelere dokunma, iletişebilme olanağını sunar.Bu
bağımsız olmanın bir getirisidir. Fakat aynı şekilde bağımsız olmak, resmi
organlarca desteklenmiyor olmak bu kuruluşlar için sürdürülebilir olmayı
zorlaştırır. Zira STK’lar kar amacı gütmez ve gelirlerini yalnız bağış ve üye
aidatları ile sağlarlar. Bu bakımdan STK’ları ayakta tutan tek şey insanların bu
kuruluşlara olan güveni ve iş yapabilme inancıdır. Çünkü hiçkimse güvenmediği ve
iş yapabileceğine inanmadığı bir kuruluşa parasını vermeyecektir.
İşletme biliminde kar amacı güden işletmelerin geleneksel
amaçları; Kar etmek, Topluma hizmet etmek ve Hayatta kalmak(sürdürülebilirlik)
olarak görülür. Bir işletme kendisi kar elde ederken topluma da kar sağlamayı
amaç edinir. Başaramaz ve topluma fayda sağlayamaz ise o toplum içerisinde daha
fazla hayatta kalamayacak, yok olacaktır. Bu bakımdan topluma hizmet etmek kar amacı güden işletmeler için ''amaç formunda bir araçtır''. Bu, sürdürülebilir olma amacına hizmet eder.
Topluma olan maliyeti, sağladığı hizmetlerden daha ağır olan fakat hayatta
kalmayı başarabilmiş işletmeler de mevcuttur. Bu bize sürdürülebilir olmanın
tek koşulunun topluma fayda sağlamak olmadığını gösterir. Çünkü işletmeler sürdürülebilirlik
için iletişim, reklam ,topluma sağlanan faydaların abartıldığı-toplum zararına
faaliyetlerin gizlendiği tanıtım faaliyetlerini de kullanırlar. Ve başarılı
olursalar bir şekilde hayatta kalırlar.
Kar amacı gütmeyen kuruluşların ise üç değil iki amacı
vardır; Topluma hizmet etmek ve hayatta kalmak. Kar amacı güden işletmeler için
topluma hizmet etmek türev bir amaç iken bu kuruluşlar için birincil amaçtır. Kar
güden işletmeler için tehlike; kara odaklanıp topluma hizmet amacını unutması
ve bu yolla yok olması iken. Kar amacı
gütmeyen işletmelerin tehlikesi ise topluma hizmet etmeye odaklanıp sürdürülebilirliği
unutması ve bu yolla yok olmasıdır.
Sorun bir zihniyet sorunudur. Evet ortada bir sorun vardır. Birçok
STK amaçları arasında denge kuramaz ,tek amaç olarak topluma hizmet etmeyi
belirleyip işin mali boyutu için çaba sarfetmez. Kar amacı gütmeyen bir
kuruluşta para konuşmak, hesap kitap yapmak, gelir kaynağı yaratmak kötü
karşılanır. Zihniyet ‘’Biz burada para için çalışmıyoruz’’dur! Sonuç: kendi yağıyla kavrulamayıp ekonomik
acziyete düşen ve yok olma tehlikesi ile karşılaşan STK’lar ortaya çıkar. En
son ve acı örnek Tüketiciler Birliğidir. 1997 yılından bu güne tüketici
haklarını savunma ve tüketiciyi bilgilendirme konusunda bir çok hizmette
bulunmuş bir dernek genel merkez ofisinin kira giderini dahi karşılayamaz
olmuştur.
Evet, sorun bir zihniyet sorunudur,kar amacı gütmeyen kuruluşa
bakış hatalıdır. STK’lar kar amacı
gütmezler fakat gelir amacı güderler. Topluma hizmetin sürdürülebilmesi
için kuruluşa gelir kaynaklarının yaratılması gereklidir.
Bu noktada STK’ların gelir kaynaklarının bağış ve üye
aidatları ile sınırlı olduğunu hatırlamakta fayda var. Gelir kaynağı
yaratmaktan kastım üzerinde derneğin logosu olan tişört satmak, seminerlere girişin
ücretli olması vb. değil.Üye aidatı toplama sürecinin etkinliğinin artırılması, Dernek
faaliyetlerinin reklam ve tanıtım faaliyetleri ile topluma aktarılması ve bu
sayede potansiyel donörlerin kazanılması, bağış yapacak donörlere derneğin
etkin şekilde tanıtımı ve bu donerlerin derneğe bağlılık hislerinin
kuvvetlendirilmesi, bağış yapma kanallarının sayısının artırılması ve bağış
yapma süreçlerinin basitleştirilmesi derneğin gelir yaratma çabalarına yardım
edebilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder