İnsanoğlu varolduğu
günden beri çevresiyle iletişim ve etkileşim halinde olan ve yaşamını idame
ettirebilmek için de bu etkileşimden yararlanan bir varlık
olagelmiştir. Önceleri küçük topluluklar halinde yaşarken dünya nüfusunun
artması ve yeni coğrafi yerlerin keşfedilmesi gibi nedenlerle bu toplulukların
demografik nicelikleri büyümüş dolayısıyla farklı kitleler birbirine daha da
yaklaşmış ve aralarındaki etkileşim gün geçtikçe artmıştır.Yaşanan bu süreçte
birbirinden haberdar olma dürtüsü, kendini güvende hissetme tabanlı bir güdüyle
başlayıp günümüzde yerini bilme, bilinme, farkında olma, farklılık yaratma v.b.
kavramlar çerçevesine oturmuştur ve zamanla yukarıda belirtilen kavramlar bir
ihtiyaç halini almıştır.
Kitlelerin iletişim ihtiyaçlarının tatmini amacıyla kitle iletişim araçları 17. Yüzyılda dünya literatürüne 19. Yüzyılda ise ülkemize gazete kavramını getirmiştir.Gazete sayesinde insanların haber alma ihtiyaçları karşılanmış olup, kitlelere hitap etmek de bir o kadar kolaylaşmıştır.
Günümüze kadar gelindiğinde kitle iletişim araçlarının özellikle internetin yaygınlaşmasıyla geçirdiği başdöndürücü değişim yadsınamaz bir gerçektir.Ayrıca son dönem günlük hayatın her alanında karşılaştığımız sosyal medya kavramı kitle iletişimine bambaşka bir bakış açısı getirmiştir.Sosyal medya günümüzde her kullanıcısına bir kitle iletişim aracı olma şansı vermekte ve oluşturulan sanal bir serbest kürsüde her kullanıcıya, diğer kullanıcılara ya da takipçilerine seslenme olanağı sunmaktadır. Peki hangi bedelle?
Sosyal medya konjoktüründe sıklıkla kullanılan ‘paylaşım yapma’ kavramı bu soruya cevap niteliği taşıyabilir.Sosyal medyanın kullanıcılarına belirli oranda bir görünmezlik sağladığı varsayılarak yapılan paylaşımların toplumsal ya da kişisel mahremiyet algısını nasıl etkilediği düşündürücü bir sorudur.
MAHREMİYET
Mahremiyet (privacy) kavramı hukuk düzenlerini sürekli meşgul etmiş,
mahremiyetin korunması ve mahremiyete saygı gösterilmesi usulleri ve koşulları
üzerinde yoğun tartışmalar yaşanmıştır.
Mahremiyet kavramı ilk kez 1890 yılında Amerikalı yargıç Brandeis tarafından "bireyin yalnız bırakılma hakkı" olarak tanımlanmıştır (http://www.bilgicagi.com/)
Mahremiyet kavramı ilk kez 1890 yılında Amerikalı yargıç Brandeis tarafından "bireyin yalnız bırakılma hakkı" olarak tanımlanmıştır (http://www.bilgicagi.com/)
Mahremiyet kavramı kelime olarak “gizli, gizlilik”(TDK) manasına gelmektedir. Mahremiyet kişisel bir olgudur. Birey kendi yaşam alanı içerisinde bu mahremiyet kavramının içini istediği gibi doldurma hakkına sahiptir. Dolayısıyla mahremiyetin sınırları çoğu zaman muğlak bir hal alabilir.
Mahremiyet
kavramına getirilen başka bir tanımlama da “Mahremiyet, bireyin kendi
hakkındaki verilerin dolaşımını denetleme hakkıdır” (Dolgun, 2005, s.185). Bu hak kişinin
en temel haklarından biridir.
Kişi hangi bilgiyi kiminle ve ne zaman paylaşacağına kendisi karar verir.
Kişi hangi bilgiyi kiminle ve ne zaman paylaşacağına kendisi karar verir.
Coğrafyamızda
eskiden beri süregelen bir mahremiyet olgusu söz konusudur. Bu olgu insandan
insana, yöreden yöreye değişiklik gösterse de toplumun her kesimi tarafından
kabul edilmiş bazı mahrem olgular olduğu bir gerçektir. Üniversite öğrencileri
arasında yapılan bir araştırmaya göre mahrem kabul edilen bazı olgular
şunlardır: Bedenin bazı uzuvları, ev içerisinde yaşantı, aile ile ilgili hemen
her şey, karı-koca ilişkileri, cinsellik veya cinsel hayat. Katılımcıların büyük
bir çoğunluğu kıyafet açısından uygun
durumda olsalar
dahi, evlerinin içinin görülmesinin kendilerini her durumda rahatsız
edeceğini dile
getirmişlerdir. Bu katılımcılardan bazılarına göre de sadece kendilerinin
görülmesi değil; dışarıdan odalarının
görünüyor olması da rahatsızlık vericidir.(Çelikoğlu, Yüksek Lisans Tezi)
Yine bu mahrem
olgulardan bazılarının kamuya açılması toplum tarafından bile hoş
karşılanmayabilmektedir. Örneğin, karı koca arasındaki sırların karı koca
arasında kalması gerektiği, başka şahıslarla paylaşılmaması gerektiği toplum
tarafından genel kabul görmüş bir durumdur.
Teknolojinin
gelişmesiyle birlikte mahremiyet kavramının sınırları çok genişlemiştir veya
ortadan kalkmıştır. Özellikle sosyal medyanın ortaya çıkması bu süreci
hızlandırmıştır.
SOSYAL MEDYA VE MAHREMİYET İLİŞKİSİ
Bugün
milyarlarla ifade edilen bir kullanıcı kitlesine sahip sosyal medya
enstrümanlarını aktif şekilde kullanan kullanıcıların mahremiyet algısı
gözlenmeye ve ölçülmeye değerdir.Özellikle meselenin ülkemize bakan tarafının
ele alacak olursak bu dönüşümün ne oranda olduğunu görebilmek toplumsal
değişimimizi ve evrilişini izlemek açısından önemli bir argüman olacaktır.
Anadolu halkı için tek ve kesin bir mahremiyet olgusu çizmek pek mümkün görünmese de genel geçer yargılara varmak daha kolay ve gerçekçi olacaktır. Ancak bu konuda da toplumumuzun mahremiyet çizgilerinin dikkatli incelenmesi gerekmektedir.Gerçekten mahremiyetten anladığımız örneğin ev yaşantımızın saklı tutulması mıdır? Ya da bir evi ya da içindekileri mahrem yapan unsurlar tam olarak nelerdir?
Bu sorulara farklı cevaplar vermek mümkün, ancak genel geçer yargılara varmak istersek belirli cevaplar vermek de olası.Türk toplumunda bir evin sokaktan geçen herhangi birine karşı saklanması, örtülmesi çok normal karşılanırken evimizin kapılarının hemen herkese açık olması düşündürücüdür.Bu konuda bir tezatlık görülse de dikkatli bakıldığında mahrem olan evin değil ‘ev hali’ olarak bilinen kavramdır. Eve gelen misafirlerden bile saklanması gereken durumdur aynı zamanda ev hali.
Anadolu toplumunun girift mahremiyet algısında bir evin bölümleri arasında dahi bir mahremiyet derecelendirilmesi söz konusudur.Mutfak mahrem değilken buzbolabının mahrem sayılması, salonun her misafire açık olmasına karşın özellikle ebeveynlere ait yatak odasının kapalı tutulması gibi.
Mahremiyet algısının bu denli ayrıntılı olduğu bir topluma çekilen resim ve video ları geniş kitlelerle paylaşma olanağı vererek ve kullanıcılar arasında bunu bir sosyalleşme şekli olduğu algısını uyandırarak toplumsal çizgilerimiz yer değiştirebilir mi?Eğer değiştirirse bu kültürel bir yozlaşmaya sebep olabilir mi?Çalışmamızın temel amacı bu temel sorular cevap niteliğinde bilgiler edinebilmektir.
Üniversite öğrencilerinden oluşan gruplara uygulanacak anketler sonucunda elde ettiğimiz bilgiler yukarıda bahsettiğimiz soruların cevaplarına ulaşmamızda çok önemli bir yol gösterici olacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder