14 Ocak 2024 Pazar

AQ

Düşünmek o kadar da matah bişey değil. Ney yani düşünmek, ne ki?

Kanser hastalığını tamamen bitirecek ilacı bulmaya yemin etmiş, bu uğurda yıllardır (yaklaşık 3 senedir) laboratuvarından dışarı adım atmamış tıp insanı, kel saçlı, Adem Doğan beyin bugün kafasından geçenler mi?

Yoksa, 5-B sınıfının 72 numaralı öğrencisi Hüseyin Tanrıverdi ‘nin ana babası tarafından çocuk esirgemeye bırakıldığı günden beri (2021 itibariyle, 7 yılı aşkın bir süredir) kafasından geçenler mi?

Hangisi daha çok düşünmek. Hüseyin ne düşünecek aq.  O daha bi çocuk.. Ama hiç mi düşünmüyodur?

Bilemiyorum. Temelde düşünmek dediğimiz şey felsefenin mi bilimin mi gereği? Düşünmek eşittir saksıyı çalıştırmak mı? Yoksa çözüm peşinde olmadan sade olanı anlamaya çalışmak, hislenmek de düşünmek midir?

Retorik sorular evet.. Şurdan geldi aklıma; Sabah 6:30 – 7:00 gibi, mutfaktayım, sigara dumanı çıksın diye pencerem açık, sabah ezanı okunuyor. Ezanı dinlerken farkettim kendimi, böyle hisli hisli, düşünceli.. Öyle belli bişeyi de düşünmüyorum. Bir sürü bişey.. Sonra bunu farkedince ezanın neden beni bu kadar etkilediğini düşünüyorum. Oldum olası iyi okunmuş, lezzetli bi ezandan haz almışımdır. Hala da öyleymiş.

Bu arada geçen kulaklarım şunu duydu; “BT’ye isterlerimizi ilettik.” Yuh aq. Böyle bi kelimeyi kim, niye uydurdu, nasıl kabul görüyo, vallahi şaşılacak şey. İster ne aq.

Konu dağıldı ve uykum geldi, daha fazla düşünemeyeceğim, son olarak şunu söylemek isterim; Hükümetler tarafından, çocuk esirgeme kurumlarına, kanser araştırmalarına ayrılandan 3,8 katı fazla bir bütçe ve kaynak ayrılmalı. Yeterli olmaması halinde, azınlık cemaatlerine ve bayan sığınma evlerine ayrılan yıllık bütçeler tamamen sıfırlanarak elde edilecek bu kaynaklar da aktarılabilir. Güzel düşündüm, unutmadan bunu CİMER’e kanun teklifi olarak yazayım.