5 Aralık 2013 Perşembe

Karate Can'a Bilgisayar Aldılar!

2000 yılına girmiştik ben ise 11. yaşıma.. Aklım bir türlü almıyordu, bir gariplik vardı sanki.. İkibin diye yıl mı olurdu! Hangi yıldayız? İkibiiiiiiin. Sanki eksik kalıyordu. İkibinden sonra bir sayının gelmesi gerekiyordu. 

İkibin toplama çıkarılma yapılacak 10'a falan bölünecek bir sayı gibiydi, hiç yıl gibi durmuyordu. 

Hayır, 1995 yılı olur 1998 yılı olur hatta belki 2010 yılı bile olur (tabi o zaman 2010 yılında nerde olurum diye düşünüyordum.(Sahi, 2010 yılında nerdeydim?)) ama ikibin yılı olmazdı. Nasıl ikiyüz diye bir yıl olamayacaksa ikibin diye de bir yıl olamazdı. 

O sene kafam çok karışıktı. Galiba o dönem yeterince akıllı bir çocuk değildim. 

İkibin diye bir yıl olabileceğini ve bu gibi senelerde bir sene sabretip bekleyince yine yılların normale döndüğünü şimdi anlayabiliyorum! O zaman anlayamamışım. 

Dediğim gibi o dönem pek parlak bir çocuk değilmişim. Karate Can izlerdim mesela.. TGRT'te.. 

Bi kere kadrosu çok sağlamdı. Küçük Onur başrolü Cüneyt Arkın ve Şahane Pazarın yardımcı elemanı İpek Tanrıyar ile paylaşıyordu. Özgü Namal da oynuyordu ama dizide o pek iplenmiyordu. Esas kız İpek Tanrıyardı. Özgü, Onurun (filmdeki adı can'dı tağbi) mahallesindeki fakir komşu kızıydı. Onura yanıktı, ama Onur yüz vermiyordu. Onur İpek Tanrıyar'a aşıktı ona teklif etti edecekti. Eli kulağındaydı. Ama korkuyordu, çünkü o bir zengindi. Zengin di zengin olmasına amma çok da fazla şeyapmıyodu yani.. mesela fakirleri de insan olarak görüyordu(!!) İpek. O yüzden bizde destekliyorduk Onur-İpek birlikteliğini. 

Ancak ortada bir sorun vardı. İpek'in etrafında ki zengin, züppe takımı bizim Onur'u nerde görse dövüyordu!! Çünkü onlar zengindi, fakir birini görünce dövmeleri lazımdı. Onur bi kaç kez karşılık vereyim, direneyim dediyse de ığh ığğ nafile, ne gücü ne de tekniği yetmiyordu. Dayak yemekten iflahı kesilmişti. Acımıyordu da ibneler, gafasına falan vuruyolardı yani :(( Bu bölümler gerçekten çok duygusal bölümlerdi bu böyle 4-5 bölüm sürdü. Çok kötü zamanlardı tabi. Yıl hala ikibindi mesela..  

Onur ne yapıp edip bunları dövmeliydi ama sade kas çalışmakla da olmuyordu. İşin birde teknik taktik altyapısı vardı. İşte burda devreye Onur'gilin mahallesine yeni taşınmış eski karateci şimdi ise karateye küsmüş, kesinlikle bir daha karate yapmamaya yemin etmiş, gizemli bir ihtiyar giriyordu. Onun adı Cüneyt Arkındı, adamı döverdi. Ama yeminliydi.. 

Onur bi 3-5 bölüm Cüneyt Arkın'ı ücreti mukabilinde özel karate dersleri vermesi için ikna etmeye çalıştı. Ama Cüneyt Arkın ikna olmuyordu. Geçmişte yaşadığı bir olay yüzünden karate yapmamaya yeminliydi. Hayır olay neydi onu da açıklamıyordu! Baya gizemliydi yani.. 

Velhasıl sonunda Cüneyt Arkın ikna oldu, aldı Onuru yanına. İşte efendim evini boyattı; dedi ki bileklerini çalıştırıyom. Yük taşıttı; dedi ki kaslarını çalıştırıyom. Sonra sıra geldi işin tekniğine. Ölüm vuruşu da dahil bildiği bütün teknikleri Onura da öğretti. (Tabi bunların herbiri en az iki bölüm)





Yukarıda Küçük Onur ve Cüneyt Arkın'ı Ölüm vuruşu tekniğini çalışırken görüyoruz.

Velhasıl Cüneyt Arkın bizim Onur'u tam bir Karate Kid(1) yaptı. Artık kimse ona daklaşamayacaktı.(2) 

Onur artık nasıl kavga edilir bildiği için bu zengin züppelerin yanına gidiyor bi olay çıksa da şunları dövsem diye bekliyordu. Aksi gibi bu zenginlerde artık Onuru pek iplemiyorlar görmezden geliyorlardı. E haliyle de kavgaya mahal verecek bir elektriklenme yaşanmıyordu. Onur bi 3-4 bölüm bunların etrafında döndü dolaştı, bana bi daklaşsalarda şunları dövsem diye... Neyse en sonunda sudan bi sebeple aralarında bi gerginlik oldu, tabi bu sırada bunların Onurun karate öğrendiğinden haberleri yok. Allaaaaah Onur bunları bi döğdü. Onur bunları bi döğdü. Alttan müzik çalıyo Onur yukarda zenginleri dövüyo, acayip zevkliydi. 

Neyse Onur bunları dövdükten sonra artık dizinin eski tadı kalmadı tağbi. Ben de izlemeyi bıraktım. Neticede takım tutar gibi dizi tutacak adam değildim..

Yıl 2000, 11 yaşındayım bu diziyi izlerken inanılmaz keyif alıyorum... 

Aslında hatırladığım ve anlatmak istediğim dizinin bu berbat senaryosu değildi sadece böyle bir dizi vardı deyip esas aklıma düşeni anlatacaktım. 

Aklıma düşen esas şey şuydu; Dizinin bi bölümünde küçük Onur'a Annesi hediye olarak bilgisayar alıyordu. Halbuki Karate Can ve ailesi klasik fakir bir aileyi temsil ediyordu. Geçinmekte falan zorlandıklarını hatırlıyorum. Bakkal surat yapıyordu bi bölümde Onurun babasına. O derece yani:(( İşte bu kadar fakir bir aile, çocuğuna bilgisayar almıştı! Durdum düşündüm. Ulan biz nasıl fakirdik ki bizde bilgisayar yoktu, atari vardı, sabah akşam televizyonun karşısında elimdeki silahla ördek vuruyodum. Demek ki biz Onur'gilin ailesinden daha da fakirdik. Demek ki zenginler beni görse sade dövmekle de kalmayacak..! 11 yaşındaydım, silahı kafama dayadım ateş ettim. Baktım ördek yere düşüyo. Atarim bozuldu diye acayip korktum. Baktım adaptör çok ısınmış. Söktüm buz dolabına koydum. Ama aklıma düştü bi kere. Bu silah ördekleri nası vuruyo yaa???





1-Aslında Karate Can, Karate Kid filminin taklitiymiş. Tabi ben o dönem bunu nerden bileyim. Sonradan öğrendim. Aldatılmış hissettim, Yıkıldım..  http://gecmisgazete.com/ Karate_Can&icerik=8518
2-Daklaşmak=sataşmak, fiziki müdahele ile karşıdakine rahatsızlık vermek. Kötü bişey yani. Örnek Cümle>> Kimseye daklaşma emi oğlum(Yıl 1997, Amasya)

1 yorum:

  1. Güzel bir yazı olmuş, insanı o yılara götürüyor adeta, kaleminize sağlık :)

    YanıtlaSil